بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

إِنَّهُمۡ كَانُواْ قَبۡلَ ذَٰلِكَ مُتۡرَفِينَ ٤٥

Çünkü onlar bundan evvel şehvetlerine düşkündüler.

– Hasan Basri Çantay

وَكَانُواْ يُصِرُّونَ عَلَى ٱلۡحِنثِ ٱلۡعَظِيمِ ٤٦

O büyük günâh üzerinde ısrar ederlerdi.

– Hasan Basri Çantay

وَكَانُواْ يَقُولُونَ أَئِذَا مِتۡنَا وَكُنَّا تُرَابٗا وَعِظَٰمًا أَءِنَّا لَمَبۡعُوثُونَ ٤٧

Bir de «Biz öldüğümüz, bir toprak ve bir yığın kemik olduğumuz vakit mı, hakıykaten biz mi diriltilib kaldırılacakmışız?» derlerdi.

– Hasan Basri Çantay

أَوَءَابَآؤُنَا ٱلۡأَوَّلُونَ ٤٨

«Evvelce geçmiş atalarımız da mı?»

– Hasan Basri Çantay

قُلۡ إِنَّ ٱلۡأَوَّلِينَ وَٱلۡأٓخِرِينَ ٤٩

Söyle: «Şüphesiz hem evvelkiler, hem sonrakiler,

– Hasan Basri Çantay

لَمَجۡمُوعُونَ إِلَىٰ مِيقَٰتِ يَوۡمٖ مَّعۡلُومٖ ٥٠

ma'lûm bir günün muayyen vaktında behemehal toplanacaklardır».

– Hasan Basri Çantay

ثُمَّ إِنَّكُمۡ أَيُّهَا ٱلضَّآلُّونَ ٱلۡمُكَذِّبُونَ ٥١

Sonra hakıykaten siz, ey sapkınlar ve tekzîbciler,

– Hasan Basri Çantay

لَأٓكِلُونَ مِن شَجَرٖ مِّن زَقُّومٖ ٥٢

Muhakkak ki zakkum ağacından yiyecek (kimse) (ersiniz,

– Hasan Basri Çantay

فَمَالِـُٔونَ مِنۡهَا ٱلۡبُطُونَ ٥٣

Öyle ki karınlarınızı hep ondan doldurucularsınız,

– Hasan Basri Çantay

فَشَٰرِبُونَ عَلَيۡهِ مِنَ ٱلۡحَمِيمِ ٥٤

üstüne de o kaynar sudan içeceklersiniz.

– Hasan Basri Çantay

فَشَٰرِبُونَ شُرۡبَ ٱلۡهِيمِ ٥٥

(O suretle ki) susamış develerin içişi gibi içeceklersiniz.

– Hasan Basri Çantay

AYARLAR
Okuyucu